Dijital Monarşiyi Sorgulamak


Son dönemde üst üste birkaç yerde benzer fikirlerle karşılaştım. Önce doktor Habib Sadeghi’nin aylık bülteninde ‘dijital küçülme’ tabirine denk geldim. Hemen sonraki hafta yeni kitabı Dijital Minimalizm’i tartışmak üzere Cal Newport’u konuk eden şuve şu podcast’leri dinledim. 

Sadeghi, 1 yıllığına eski usül internetsiz cep telefonuna geçtiğinden ve sosyal medyadan çıktığından bahsediyor. Burada daha önce de ilham veren fikirlerinden bahsettiğim Newport ise hayattaki değerlerimizi desteklemeyen her türden teknolojik bağımlılığa sınır getirmeye yönelik radikal önerileriyle podcast’lerde zihin açıyor. Bütün bunlara, son dönemde etrafta sık sık sosyal medya detoksu yapmaya dair konuşmalara kulak misafiri olduğumu da ekleyince, sanırım yeni bir trendden söz edebiliriz: Belli ki birçoğumuz, içine çekildiği ve çok vakit harcadığı telefonu (dijital araç gereçleri, sosyal medya hesapları) ile olan ilişkisini sorguluyor. Hele de bu teknolojilerin öncesini hatırlayanlar, o dönemlerde hayatla ve diğer insanlarla kurdukları ilişkilerin tatmin duygusunu yeniden yaşamak istiyor belki. Zihin akışının ve dikkatin her an telefondan gelen bildirimlerle bölünmediği, onaylanma isteğinin yakın çevremizi aşıp yüzlere, yüz binlere ulaşmadığı, beğenmenin ve beğenilmenin gün boyu süren bir takıntıya dönüşmediği yıllara geri dönmek isteyenlerimiz var. 

Toplumsal pratikler anlamında toptan bir geri dönüş mümkün mü, bence değil. Zaten gerekli de değil. Bu monarşiye kendi elleriyle teslim olan, olmak isteyenlerin mutlaka orada bulduğu bir şeyler var: Güven, onay, aidiyet hissi, paylaşım, eğlence… Geri kalanlarımız ise sırf en iyi ve en güçlü niyetlerle yola çıktığı için dijital monarşiyi yenebileceğini sanıyor, onun cazibesinden kendini kolayca kurtarabileceğini düşünüyorsa, bir daha düşünmeli. Çünkü alternatif yöntemler hiç de öyle kolay ve otomatik olmuyor. Ama bu da bir sonraki yazının konusu olsun.

Ege

Comments are closed.