Doğrularımız, Doğrularınız, Doğruları


Zamanımız ve enerjimizin büyük bir kısmını bir şeyleri, birilerini eleştirerek geçiriyor gibiyiz. Ortaya çıkan kınamaları haklı çıkaracak kadar çirkin sayısız duruma tanık olduğumuz maalesef doğru. Ancak benim bugün ilgilendiğim, daha küçük dünyaları simgeleyen insan eleştirileri. Birçoğumuz tanıdığımız ve tanımadığımız onlarca insanı eleştirip duruyoruz. Mesela ben, birkaç gün önce çalışmadığı ve bakıcısı olduğu halde çocuk bakmanın zorluğundan yakınan birini yargıladım. Hem zamanı hem desteği olduğunu düşünüp şikayetini yersiz bulurken, hiç destek almadan çocuk bakan arkadaşlarımın hakkını mı savunmuştum acaba? Ya da Ege’nin geçen hafta bahsettiği empati dersinden sınıfta mı kalmıştım?

Diyelim ki, bizi çok da iyi tanımayan biri hakkımızda bir şeyler söylüyor. Gerçeği yansıtmayan, yanlış veya eksik olan. Bizi yeterince tanımadığı için bu sonuca vardığını düşünür ve umursuyorsak şayet açıklamalarımızı sıralarız. Peki biz herkesi çok mu iyi tanıyoruz? Söz konusu kendimiz olduğunda tavırlarımızı çevresel birtakım şartlara bağlarken, etrafımızdakilerin tavrını doğrudan karakterleriyle özdeşleştirmek adil mi sahi?

Huzura ulaşmaksa birçoğumuzun derdi, belki de omuzlarımızdan yargısız infazlarımızı almakla başlamak lazım. Zihnimize düşen bu eleştiriler ağzımızdan dökülmeden, onları kendimizi tanımak için kullanabiliriz. Biri hakkında yürüttüğümüz bir fikir eninde sonunda içinde bizi barındırıyorsa bugüne dek öğrendiklerimizi, bazen korkularımızı, bazense kendimize bile itiraf etmekte zorlandığımız arzularımızı barındırıyor olabilir. Unutmayalım ki, hiç kimse dünyayı bizim gördüğümüz pencereden görmek zorunda değil. Bir dahaki sefere, birilerini negatif bir biçimde eleştirme isteği duyduğumuzda susmayı deneyelim, “kınadığımızı yaşamadan ölmemek” ihtimalini yok etmek bir kenara, tadacağımız hafiflik ve özgürlük benzersiz olacak.

Begüm

P.S: Çalışmayan, bakıcılı tüm annelerden özür diler, işlerinde kolaylıklar temenni ederim.

 

 

Comments are closed.