Son yıllarda ağızlara pelesenk olan kelimelerden biri empati. Ama adını andığımız kadar kullanıyor muyuz, emin değilim.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre empati, ‘Kişinin kendisini başka bir bilincin yerine koyarak söz konusu bilincin duygularını, isteklerini ve düşüncelerini, denemeksizin anlayabilmesi becerisi. Duygudaşlık.’ Bu tanımı okuduktan sonra bu işin kolay olacağını düşünen varsa ne mutlu ona. Bana son derece zor ve oldukça muğlak bir beceri gibi görünüyor. Henüz bilim insanları bilincin tüm detaylarına vakıf olamamışken, bizim, geçtim kendimizinkini, bir başkasının bilincine bu derece rahatlıkla zıplayabileceğimize inanmamızda bir parça naiflik yok mu? Belki başkalarının basit isteklerini, net ihtiyaçlarını veya yüzeyde seyreden duygularını anlayabiliriz, evet. Ancak empatide mesele anlamakla bitmiyor. Bu kelimeyi kullandığımız vakit genellikle bir kuru ‘hı hı anladım’dan çok daha fazlasını ima ediyor veya bekliyor oluyoruz. Peki ama biz kendimizi o başka bilinçlerin yerine koymayı ne kadar başarabiliyoruz?
Son dönemde Trump’a yakın duran görüşleri ve ikna mekanizmaları hakkındaki kitabıyla ABD’de epey dikkat çeken ve eleştirilere hedef olan Scott Adams -onu Dilbert aldı çizgi serisinden de tanıyanlarınız vardır- kendi zihnimizde karşı tarafın fikrini savunmayı beceremiyorsak, bunun kendi fikrimize de tam olarak hakim olmadığımız anlamına geldiğini iddia ediyor.
İşte hepimiz için harika bir empati testi! Duyguların kısmen daha ortak ve anlaşılabilir dünyasını bir kenara bırakalım, ve empati yeteneğimizi daha çetin şartlarla, fikirlerle test edelim. Ofis toplantısında önerilen ve bize son derece saçma sapan gelen o fikri detaylı bir şekilde açıklayan, mantığa oturtan ve üstelik savunan bir paragraf yazabilir miyiz mesela? Ya da bize çok uzak gelen bir politik görüşü veya dini, mensubuymuşuz gibi tanıtıp anlatabilir miyiz? Peki çocuğumuzun fena halde anlamsız görünen bir isteğini, sanki oymuşuz gibi, aynı ısrar ve istekle destekleyip şeytanın avukatlığını yapabilir miyiz?
Bu sorulara evet diyor, demekle de kalmayıp gerçekleştirebiliyorsak işte o zaman empatiden bahsetmeye ve onu başkalarından talep etmeye hakkımız olabilir gibi geliyor bana. Gerçi belki de yanılıyorumdur. Belki de empatiyi samimiyetle içselleştirenler, artık onu başkalarından talep etme isteği duymayacak kadar derin bir şefkat ve anlayışla yaklaşıyordur insanlık hallerine.
Ege