Geçenlerde bir arkadaşım (A) başka bir arkadaşıma (B) bir konuda akıl verdi. Daha doğrusu, B’yi kendince ve son derece iyi niyetlerle bir alışkanlığı hakkında şüpheye düşürdü: Bu alışkanlık zararlıydı, zaten tıp da böyle söylüyordu, madem öyle B bunu niye yapıyordu?
B, şaşırmış ve kafası karışık bir halde alışkanlığına bir açıklama getirmeye çalıştı. Bana göre en makul ve üstelik yeterli açıklama, B’nin bu alışkanlıktan keyif almasıydı. Ama üzerimize medikal tehditlerle gelindiği zaman nedense hepimiz sus-pus oluyoruz ya da kem-küm ediyoruz. Sanki uzun ve sağlıklı yaşam dininin tek bir reçetesi var ve hepimiz bu reçeteye uymayı önemsemek zorundayız. Oysa yok mu etrafınızda, fosur fosur sigara içtiği, ömründe 1 km koşmadığı ya da kızartmaya bayıldığı halde 85 yaşına kadar turp gibi sağlıklı yaşayıp gidenler? Elbette uzun ve sağlıklı bir yaşamı destekleyen potansiyel kuralları şu devirde bilmeyenimiz yok. Ama bu kuralları benimsiyor olmak bizi başkalarına karşı eleştirel ve yargılayıcı bir tutuma sürüklüyor, bir nevi sağlık polisine dönüştürüyorsa bu işte bir yanlışlık yok mu? Beden sağlığı açısından değilse de ruh sağlığı açısından.
Yukarıda bahsettiğim hikayede A da B de yetişkin insanlar, ve yetişkin insanlar kendi seçimlerinden sorumludur. Hoşumuza gitse de gitmese de her yetişkinin kendine has seçimleri var. Sonuçları bizi hiç bağlamadığı halde, başkalarının seçimlerine karışmak için içimizde nasıl bir tehdit, nasıl bir tehlike seziyor olabiliriz?
Ege