İstek ve ihtiyaç arasındaki farkı sorgulamadığımız, para yönetiminde karaya oturduğumuz ve çaresiz hissettiğimiz zamanlarda, kendimizle yüzleşmek yerine çoğu kez suçlayacak bir başkasını arar, mağdur olmanın güvenli alanına sığınırız. Böyle durumlarda en gözde suçlu kapitalizmdir. Sinsice ruhumuza sinmiş, bizi kendine köle etmiş, albenili dünyasıyla gözlerimizi kamaştırmıştır. Büyük markalar, uluslararası holdingler, bizim üzerimizden kâr eden şirketler karanlık taraftır sanki. İçine çeker bizi. Tek gündemleri kitleleri daha iyi tavlamanın yöntemlerini geliştirmektir. Dünyadaki kötülüklerin de, savaşların da açlığın ve kıtlığın da sorumlusu onlardır, başkalarıdır. Biz değil.
Zihnimizde iyice telleyip pulladığımız bu akıl almaz sistem içinde, gözümüze iki kat büyük ve yenilmez görünen başkalarına karşı küçük ve önemsiz bir detay olmanın çaresizliğiyle saldırırız hepsine. Zincirlerimizin yükünü hafifletmeye çalışırız.
Peki tükettiklerimizi sorgulamak yerine onları üretenleri suçlamak bizi hafifletir mi gerçekten? Bir şeyleri değiştirir mi? İyi veya kötü, üretmek aktif bir eylemdir. Şikayet etmek ise pasif.
Akıllıyız, elleri pek de temiz olmayanların bal gibi de farkındayız. Ne mutlu bize. Bu farkındalık kendi hayatımızdaki sorunları çözmeye yarıyor mu peki? Başkalarının gücü sahiplenme ve kullanma şeklinden hoşlanmamak, hayatımızı istediğimiz gibi yaşama gücünü reddetmek için geçerli bir bahane olamaz, olmamalı. Neredeyse istediğimiz herkese ve her şeye ulaşabileceğimiz, hayal ettiğimiz her şeyi gerçekleştirebileceğimiz bir çağda, sınırlarını kalın çizgilerle çizenler bizleriz. Bir araya gelme ve bir topluluk olduğumuzu sanma biçimlerimizin arkasındaki tek sebep korku ve endişe olduğu sürece aslında sadece mağduriyeti paylaşıyoruz. Dünyayı, fikirleri ve yaratma cesaretimizi paylaşmak için önce bir suçlu aramaktan vazgeçmemiz gerekiyor. Çünkü aradığımız suçlular belki de biziz.
Bugün bir değişiklik yapın ve bu itirafa kalbinizde yer açmayı deneyin. Hayatımızın kontrolünü elimize almak için önümüzde duran tek engelin kendimiz olduğunu kabul ettiğimizde, iyiliğin ve kötülüğün ötesinde, gerçek özgürlük bizi bekliyor.
Ege