Şükran


Sözlüğe göre, İngilizcedeki ‘gratitude’ kelimesinin bizim dilimizdeki karşılığı minnet, minnettarlık ve şükran kelimelerine denk düşüyormuş. Minnet kelimesi bana nedense biraz melodramatik geliyor. Minnet etmek fiili de genelde olumsuz anlamda kullanılmaz mı? Memedalibey’e yalvarıp yalvarıp araba kazanınca duacı olmayı çağrıştıran bir tarafı var. Yine TDK’ya göre minnetin karşılığı, yapılan bir iyiliğe karşı kendini borçlu saymak imiş. Şükran ise iyilik bilme, gönül borcu, minnettarlık.

Bize yapılan bir iyiliğin hanemize borç olarak yazılmasını içim almıyor doğrusu. İyilik borçtan ziyade karşılıksızlığın ve kabulün alanına girmez mi? Bana kalırsa gratitude’e en yakın kelimemiz şükran. Zaten son dönemin popüler gratitude takıntısını bizim kültürümüze göre yorumlamak için belli ki sözlük sınırlarından çıkıp edebiyatın ve felsefenin sınırsız alanına bakmak daha iyi bir fikir. Mevlana’nın sözlerine kulak verelim: ‘’Şükran ruhun şarabıdır. Haydi, sarhoş ol.’’

Bu şaraptan içmek için öncelikle iyiliklerden, güzelliklerden yola çıkmak kolay bir taktik. Öte yandan bir adım sonrası, yani önümüze ne getirirse getirsin hayata şükran duymak hem karşılıksızlığın ve kabulün, hem de asla yargılamayan bir güvenin topraklarına davet ediyor bizi. Olan, olması gerekendir diyor. Olan, en iyisidir. Belki bugün bize öyle gelmeyebilir. Ama olanın olmasına izin vermek, tüm ihtimallere de açık tutar yolumuzu.

İster başımıza gelen güzel şeylere, ister başımıza gelen her şeye karşı şükran duymanın gerçekten de ruhu sarhoş eden bir tarafı var. Şükranı dile getirmek, ufacık bir teşekkür, minik bir not, belki bir şarkı, bir fotoğraf, bizden çıkıp muhatabına ulaşırken önüne çıkan her şeye de sihirli değneğiyle yıldızlar dağıtıyor sanki. Daha fazla şükran, hep daha yıldızlı bir gökyüzü. Gönülleri yumuşatıyor, karanlık bir güne ışık oluyor, yaşamak için bize en alasından bir sebep sunuyor. Kısa süreliğine de olsa, dünyaya aşık olmanın gözlerini ödünç alıyoruz. Etrafa başka türden bir sarhoşluğun filtresinden bakıyoruz.

Şükran kasımızı geliştirmek için yapabileceğimiz çok şey var. Ama ilginizi çekiyorsa işe Mevlana’dan başlayın derim. Maalesef kültür büyüklerimizin ilgi radarına pek girmemiş bir konu. En güzel Mevlana (Rumi) seçkilerinin İngilizce olması, şükranın babası Mevlana’ya, tüm dünyanın el üstünde tuttuğu bu gönül filozofuna şükran duyma konusundaki gönülsüzlüğümüzün ironik bir kanıtı. Ama herhalde bunda da vardır bir hayır…

Ege

 

Comments are closed.