“Beklersen sadece sana geleni alırsın. Ama eğer gidersen istediğin her şeyi…”
– Lao Tzu
Bir an için hayatınızda hiç TV ve reklam izlemediğinizi, hiçbir gazete ve dergi görmediğinizi hayal edin. Yine de kendinizi başkalarıyla kıyaslar mıydınız? Bedeninize içinde yaşadığınız mükemmel bir sistem gözüyle bakmak yerine onu çok şişman-çok zayıf-çok solgun-çok yağlı-çok hantal-çok şöyle-çok böyle olmakla suçlar mıydınız? Beslenme ve diyetle ilgili hiçbir şey duymadığınızı, bilmediğinizi düşünün. Bir avuç şekere, bir soğuk içkiye, bir tabak yemeğe suçluluk, nefret, korku, güçsüzlük, mutsuzluk gibi onlarca yeni anlam yükleyebilir miydiniz yine de?
Bu yüzyılın mottosu belli: Bilgi güçtür.
Öyle mi gerçekten?
Ya bütün bu bilgi karmaşasında içimizdeki bilgeliği yitiriyorsak? Ya her yeni bilgi bizi daha endişeli bir ruh haline sürüklüyorsa? Ya artık en büyük korkumuz, işimize yaradığından bile emin olmadığımız onca bilgiden yoksun kalmaksa?
Bilgi sadece ona atfettiğimiz kadar güçlüdür.
Hayatımızın tek yöneticisi olmasına izin verdiğimiz zaman ise başka bütün sesleri öldürür.
Ege