Bazen kısacık bir çocuk kitabı, insan olmaya dair en temel soruları cevaplamakta, nice kallavi eserden daha başarılı olabiliyor. Leo Lionni’nin Pezzettino’su işte bu türden bir çocuk kitabı.Başka herkesin güçlü, gösterişli ve başarılı olduğu bir dünyada Pezzettino (parçacık) o kadar küçüktür ki ‘olsa olsa bir başkasının parçası olmalıyım’ diye düşünür. Zira Pezzettino tek parçadır ama diğer herkes birçok parçadan oluşmaktadır. Birkaç sorgulamadan sonra onların bir parçası olmadığını öğrenen Pezzettino, nihayet mağarada yaşayan bilgeye danışır. Bilge ona sarp kayalıklarla bezeli Pat adasına gitmesini salık verir. Adaya giden Pezzettino, kendini bulmak umuduyla yükseklere tırmanırken düşüp yuvarlanınca birçok parçaya ayrılır. Fark eder ki o da diğerleri gibi küçük parçalardan yapılmıştır. Toparlanır, tek bir parçasının bile eksik olmadığını anlar. Kimseye ait değildir Pezzettino, kendisi olarak tamdır.
Varoluşun temeline işaret eden bu kitapla ilgili yorumlar, nedense hep ‘kendisi olmak’ ve ‘tam olmak’ ekseninde geziniyor. Oysa Pat adasının sarp kayalıklarından yuvarlanıp parçalarına ayrılmanın, sonra bu parçaları yine de bir araya getirip kırılmış da olsa bir bütün oluşturmanın sadece teknik bir parça-bütün meselesine işaret ettiğini düşünmüyorum ben. Çelişkili duygularla karşılaşmadan, kalp kırıklıkları yaşamadan ve acıyla yoğrulmadan önce hepimiz kendimizin sınırlı bir parçasıyız. Ne zaman ki şahsi Pat adalarımızda parçalanıyoruz, farklı parçalarımızı tanımak üzere bir fırsat yakalıyoruz. Bana göre Pezzettino, sadece bireyselliğin değil, bireysel derinliğin de reçetesini veriyor. Belki siz de bir göz atmak istersiniz.
Ege