Sade yaşamanın bendeki en olumlu etkisi etrafımdaki her şeye yeniden yaşam verme arzumu ortaya çıkarması sanırım. Ben buna “toprağı havalandırmak” diyorum. Nasıl bitkinin daha iyi koşullarda gelişmesi için toprak havalandırılıyorsa bunu yaşamlarımıza uygulamak. Örneğin çalışma masamızı düşünelim. Üzerine yığılmış notlar, dosyalar, kitaplar, ya da her ne duruyorsa. Belki çok uzun zamandır tuğla üzerine tuğla koyarak duvar örer gibi kendimize küçük kuleler oluşturduk. Şüphesiz bu düzensizliği ilham verici buluyor da olabiliriz, ona sözüm yok, ancak bir şartım var. O kuleyi oluşturan parçalara hakim olmamız. Şayet uzun zamandır arayıp da bulamadığımız o fatura dosyaların arasında sıkışıp kaldıysa, aylardır duran proje teklifi sabırla ilgimizi bekliyorsa toprağı havalandırmanın vakti gelmiş demektir.
Yaşam alanlarımızda da ilişkilerimizde de bu meselenin önemine inanıyorum. Bu bazen belirli eşyaları düzenleyerek çevremize başka bir gözle bakmak da olabilir, bir rutine oturtulduğu için adeta tozlanan ilişkimizi canlandırmak da. Aslında sonuç, ele aldığımız her ne ise onu yaşatmak, ona bir değer katmak benim gözümde.
İşe evimizdeki yorgun alanları canlandırmakla başlayalım derim. Ezbere konmuş onca eşyanın oluşturduğu alanlarda havalandıralım bakalım toprağı, ne çıkacak altından. Belki çer çöp, belki de hazine.
Sonra ilişkilerimizde, ellerimizle karıştıralım o toprakları. İşimizde, tüm yaşamımızda. Tazelenelim. Toprak koksun her yer ve biz iyi hissedelim.
Begüm