Aklım erecek yaşa geldiğimden beri özlü sözlere ilgi duymuşumdur. Hayallerine, inandıklarına, ürettiklerine hayran olduğum yüzlerce insanın ilham verici sözlerini, pek kıymetli defterlerime not almak bana hep iyi gelmiştir. Son yıllarda, özellikle sosyal medyanın da etkisiyle, “quotes” konusu bayağı bir popülerleşti. Tecrübeyle edinilmiş fikirlerin yayılması ve onca insana ışık yakması açısından bu durum hoşuma gitse de, ortaya ciddi bir kirlilik çıkardığı aşikâr. Her şeyden önce doğru olmayan kredilerden geçilmeyen, (o durumun bir parçası olmak istemeyenlere Quote Investigator’ı öneririm.) adeta kötü yapılmış bir puzzle gibi insanlar ve sözlerin yanlış eşleştirildiği bir durumdan bahsediyoruz. Hadi diyelim, kim söylediyse söyledi, mühim olan fikrin kendisi, işte o zaman bu yazıyı asıl yazma sebebime geliyoruz.
O cümleleri takdir edip paylaştığımız kadar, hayata geçiriyor muyuz, ben onu merak ediyorum. Bir şeyleri ezbere alkışlamaktansa, kendimizle özdeşleştireceğimiz noktaları saptayarak somut değişimler yaratmak o sözlerin hakkını vermek olmaz mıydı?
Söz konusu sade yaşamak olduğunda da beyaz zemin üzerine yazılmış onlarca göz alıcı söz var. Belki de yeterince paylaşıp, “like” tuşuyla taçlandırmışızdır. Belki de artık o öğrendiklerimizin hepsini gerçek hayatta deneyimleme zamanıdır. Belki, düşüp kalkmak ama mutlaka yaşamak.
Dünya teoride çok iyi, pratikte çuvallayan insanlarla dolarken biz o gruba dahil olmayalım. Einstein’ın da söylediği gibi “Bilginin tek kaynağı, deneyimdir.”
Begüm