Okuduğum röportajlardaki ilham verici cümleleri uzun yıllardır deftere not alırım. Yaratıcı bir stüdyo olan Le Koko Collectif için hazırladığım “10 İyi Gelen” listesinde bu ay, John Cassavetes’in “Yeni başlayan genç yönetmenlere ne önerirdiniz?” sorusuna verdiği şu cevap da vardı:
“Ne olduğunuzu söyleyin. Ne olmak istediğinizi değil. Ne olmak zorunda olduğunuzu değil. Yalnızca olduğunuzu söyleyin. Ve bu haliniz yeterince iyi.”
Birçoğumuzun düştüğü tuzağı hatırlattı bu bana. Özellikle üretkenlik kelimesine yakın duranların daha çok düştüğü bir hatayı. Kendimizi yaptıklarımız ve yapabileceklerimiz üzerinden tanımladıkça “sadece olmanın” keyifli hafifliğinden uzaklaşıyorduk sanki. Ancak bir şeyleri başardığımızda kendimiz olmaya hak kazanacağımıza inanmak, belki de en büyük yanılgımızdı.
Geçenlerde bir arkadaşıma, yedi yaşındaki oğluna vermesi için kitap ayracı hediye ettim. Çok sevineceğini, zira okulda kitap kurdu seçildiğini söyledi. Ertesi gün ekledi: “Meğer onunla beraber dört kişi daha seçilmiş, kitap ayracını beşe bölmek istiyor.”
“Ama ben ona kitap kurdu seçildiği için değil, Ali olduğu için hediye ettim.” dedim.
Arada bunu kendimize de hatırlatmakta fayda var. Derin bir nefes alıp, yalnızca “olmanın” tadını çıkarmakta.
Begüm