Motivasyon mu Disiplin mi?


‘’Önemli olan ne yaptığımız değil, tüm dikkatimizi verip vermediğimizdir’’ diyor Krishnamurti. Dikkatin tam da bu kadar pamuk ipliğine bağlı olduğu bir çağda bunun ne kadar uygulanabilir olduğunu sorgulayabiliriz. Cebimizde taşıdığımız telefon, çalışırken kullandığımız bilgisayar ekranı, televizyonlar ve gazeteler, sanal veya reel her türden platform, ses ve görüntü, dikkatimizin peşinde. Ama gelin görün ki dikkat kesinlikle günümüzün çekici kavramlarından, seksi kelimelerinden biri değil.

Bizler daha ziyade motivasyona meyilliyiz.

Çünkü motivasyon cool ve iddialı. Yeter ki motive olalım her şeyi yapabiliriz, öyle değil mi? Motivasyonumuzu yüksek tutmak başarının ilk anahtarı. Öğrenmeye motive olmak, kendimizi geliştirme motivasyonu, ekibini motive etmenin önemi, motivasyon toplantıları, motive edici olma sanatı… Dokunduğu her şeye ilerleme gücü, başarma cesareti, güven ve yaratıcılık bahşeden sihirli bir değnek motivasyon.

Ve bir o kadar da anlık maalesef. Bir o kadar geçici.

Yenilik ve değişim peşindeysek eğer, zorlansak da pes etmememizi, tökezlesek de yola devam etmemizi sağlayan şeyin, son yıllarda hepimize sık sık söylendiği gibi motivasyon olduğunu düşünmüyorum ben. Çünkü motivasyonun arkasından disiplin gelmediği sürece bir şeyleri değiştirmek çok zor. Disiplin ise dikkatle yakın akraba, hatta yapışık ikiz. Disiplin nereye giderse, dikkat de orada olmak zorunda. Ve hepimizin bildiği gibi, ikisi de popüler tipler değil. Çoğumuza okul yıllarından kalma tatsız hatıraları çağrıştırıyorlar. Sevmiyoruz onları. Eğlencesizler. Ağırlık yapıyorlar.

Oysa motivasyonla kol kola gezmek ne kadar havalı olursa olsun, en ufak bir değişimi sürekli kılmak için bile asıl disiplin ve dikkatle dost olmayı öğrenmemiz gerekiyor. Hem de bu devirde.

Belki en çok da bu devirde.

Ege

 

Görsel: David Geffin

Comments are closed.