Bize Benzemeyenler


Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşımla, biletlerini aylar öncesinden alıp heyecanla beklediğimiz bir konsere gittik. Arkadaşımın neşesi görülecek şeydi. Konserin ikinci parçası, onun tam da en sevdiği parça çıkınca hemen telefonunun kamerasını açıp şarkıyı kaydetti. O sırada bir türlü devre dışı bırakamadığı parlak flaş ışığıyla etrafımızdaki izleyicilere sıkıntılı dakikalar geçirtti. Her şarkının bitiminde sanatçıyı en çok ve en uzun o alkışladı. Hatta sahneden biz seyircilere laf atan sanatçıya bağırarak cevap verdi ve tezahürat etti. Tıpkı bir çocuk gibi, kimin ne diyeceğini, ne düşüneceğini umursamadan o konserin her dakikasını dolu dolu yaşadı.

Bütün bunlar olurken bana öyle geldi ki bu konser benim için belki de bir testti. Tanımadığımız insanlarda kolayca ayıplayabildiğimiz bazı sosyal tutum ve davranışlar, en yakınlarımız tarafından sergilendiğinde birçok duygu aynı anda hücum ediyor ruha: Hayalkırıklığı (biri beklentiler mi demişti?), sıkıntı (peki ama neden?), o kişinin yerine utanma (sana ne oluyor?), kabullenme (başka türlüsü mümkün mü?), birlik ruhu (arkadaşım eğleniyorsa kime ne?)…

Bizim gibi davranmayan insanlarla sosyal ortamlarda zaman geçirmek, hem sabır hem de kabullenme testi. Adeta şu cümleleri öğrenmeye itiyor hepimizi: Dünya düşündüğümüz gibi olmak zorunda değil. Sevdiklerimiz bize benzemek zorunda değil. Sevgi, belki de farklılık ve zıtlıklara rağmen hissedebildiğimiz zaman katışıksız ve değerli.

Ege

Comments are closed.