Hislerimizi Hissetmek


Heyecan, öfke, mutluluk, kıskançlık… Kimi zaman yalnızca birkaç saatin içinde birbirinden farklı birçok duygu hissediyoruz. Hayatımızı daha iyi yaşama arzusu, olumsuz duyguları derhal iyileriyle değiştirmemizi söylüyor çoğu zaman. Kıskançlığı empatiyle, öfkeyi sükunetle. Ancak bunun büyük bir hata olduğunun ne kadar farkındayız? Zira bizi iyi hissettirmeyen duyguların söyleyecek daha çok sözü var gibi.

Korkularımız, yıkmamız gereken sınırları ifade ediyorken; öfkemiz bize yük olan şeylerden kurtulmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyor olabilir. Kıskançlığımız, hayallerimizi tüm çıplaklığıyla bize göstermekte usta olabilir. Mesele zihnimizde dönüp dolaşan düşüncelerden -bazen bize ait olmayan değerler ve inançlarla beslediğimiz – biraz uzaklaşıp ruhumuzu ve bedenimizi dinlemek.

Hayatımı önemli ölçüde değiştirecek bir kararla ilgili, hiç beklemediğim bir anda boğazımın düğümlendiğini hatırlıyorum. Bedenim, beni inandırmış olan zihnimin oyununu bozmuş ve en doğru kararı hislerimle vereceğimi göstermişti. İşte bu yüzden mideme taş gibi oturan bir şey varsa geçmesi için çabalamak yerine, ben de onunla otururum. Gerekirse saatlerce. Bana ne anlatmak istiyor, anlamaya çalışırım. Daha iyi hissettireceğine emin olduğum bir şeyle değiş tokuş etmeden onu, yeterli zamanı benimle geçirsin isterim. Çünkü bilirim ki, o gün anlaşamazsak defalarca kapımı çalacak.

Olumsuz duyguları deneyimlemeye izin vermek, mutluluk, aşk, heyecan gibi olumlu hisleri de daha derin bir biçimde tadabilmek anlamına geliyor. Bu bile bana göre yeterli bir sebep. Hislerimize bu denli alan açtığımızda, kontrolü o duyguların eline vereceğimizden endişe duymaya ise hiç gerek yok. Unutmayalım, onlar bize karşı değil, bizi korumak için varlar. Tıpkı korkunun hayatımızı kurtarması gibi. Ve bırakalım, bize bizi anlatsınlar.

Kimsenin bu işi daha iyi yapacak hali yok.

Begüm

Comments are closed.