Çocuksuzluk Tercihi Üzerine


Geçenlerde bindiğim takside, bir anda epey sıkışık bir trafiğin içinde bulduk şoförle kendimizi. Birçok İstanbul taksicisi gibi sohbeti seven, eğlenceli, babacan biriydi. Gözleri parlayarak telefonunu açıp çocuklarının fotoğraflarını gösterdiği samimiyet çizgisine ulaşmamız 30 saniye filan sürmüş olmalı. Bu samimiyetimizin bir sonraki aşaması ise elbette onun bana ‘’Sizde çocuk var mı?’’ diye sorması, ben ‘’Yok’’ deyince de en sık karşılaştığım tepkiyi vermesiydi: ‘’E daha gençsiniz, ilerde olur. Ama çok da bekletmeyin bak! Sonra olmayıverir maazallah.’’

Sadece taksi şoföründen değil, kendi akraba ve arkadaşlarımdan da sık sık duyabildiğim ve çoğu kez ‘’hı-hı’’ deyip geçmeyi tercih ettiğim bu tepkiye bazen gerçek bir cevap veresim tutuyor. O gün, o günlerden biriydi sanırım. ‘’Aslına bakarsanız çocuk yapmayı düşünmüyorum, hayatımdan bu haliyle memnunum’’ dedim. Babacan şoför beni ikna etmeyi anında kendine misyon edindi: Evlat sevgisinin eşsizliğinden girdi, anneliğin kutsallığından çıktı, yalnızlıkla korkutarak bitirdi. Baktı hala ikna olmuyorum isyan bayrağını çekti, ‘’Ama siz kolaya kaçıyorsunuz!’’ deyiverdi. İşte sohbetin gerçekten ilginçleştiği noktaya geldik. O andan itibaren çocuksuzluk tercihi, güzelliklerinin zorluklarıyla birlikte geldiği aşikar bir kurumu yok saymak, başka bir seçimin bal gibi de mümkün olduğunu temsil ederek adeta mızıkçılık yapmaktı artık. Herkes zor da olsa oynuyordu bu oyunu, biz çocuksuzlar niye oynamıyorduk? Bu kolaycılık sanki çocuk sahibi olanlara yapılan bir haksızlıkmış gibi, bizim de oyuna çekilmemiz için dil dökülmesi gerekiyordu. Ben de kendi payıma düşen bu en doğal zorlukları yaşamalıydım. Ben de büyük bir sevgiyle ödüllendirilmeye hevesli olmalı, bu uğurda bazı şeylerden fedakarlık etmeye razı gelmeliydim. Başka türlüsü kaytarmaktı. Ve böyle bir seçenek mümkün değildi.

Bu yazıyı sizi çocuk yapmaktan vazgeçirmek veya çocuk sahibi olduğunuz için eleştirmek üzere yazmadığımı söylememe gerek yoktur sanırım. Amacım sadece birkaç basit soru sormak: Bir hayatı anlamlı veya yaşamaya değer kılmanın yegane yolu çocuk sahibi olmak mı? Kayıtsız şartsız ikna olduğumuz birtakım seçimlerde eşitlenme isteğimizin arkasında nasıl bir adalet anlayışı var? Ve istemediğimiz şeyleri yapmamakta özgür olduğumuz gerçeği neden bizi bu kadar rahatsız ediyor?

Ege

Comments are closed.