Kendini Tanımak Meselesi


Hayatın boyunca en çok neye zaman harcadın diye sorsalar, kendimi tanımaya diye cevap verirdim. Kim olduğu çözümlemesini hafife alanların mutluluk arayışının yollarında bitap düştüğüne defalarca tanık olmuş, kişisel çıkarımlar yaparak kendini tanıma erdemine ulaşanların ise mutluluğu kucaklarında bulduğunu görmüşümdür.

Keyif, heyecan, huzur, kızgınlık, kırgınlık, yorgunluk gibi sayısız his her bir bireyde, şüphesiz bambaşka etkiler sonucunda ortaya çıkar. Sizi teknolojinin yenilikleri heyecanlandırıyorken, benim için kitaplarla dolu bir mekan bu görevi üstlenebilir. Sizin sağlıklı diye niteleyeceğiniz bir sosyal yaşam dinamiği benim için yorgunluk anlamına gelebilir. Asıl mesele bunları çözümleyebilmektedir. Heyecan duyduklarımız, keyif aldıklarımız, tahammül etmekte zorlandıklarımız gibi birçok başlığın altını rahatça doldurabildiğimizde hayatın bir anda kolaylaştığına ve aynı oranda zenginleştiğine tanık oluruz.

Geçen haftaki yazımda da öneminden bahsettiğim kendini tanımanın bana göre en etkili araçlarından biri yazmak. Bunu yapabilmek için gayet tabii kelimeleri kullanmada bir usta olmanız gerekmiyor. Bir şeyleri kağıda dökme (açığa çıkarma) korkusundan arınmak ve bu alışkanlığı edinmeye istekli olmak yeterli. Julia Cameron’ın meşhur “Sabah Sayfaları” da hisleri kağıda dökmenin üretken ve mutlu bir hayat yaratmadaki güçlü etkisine dayanır.

Hislerinizi kelimelerle ifade etmekten hiç hoşlanmıyor ya da bunu beceremeyeceğinizi düşünüyor olabilirsiniz. Kendinizi biraz zorlayın. O boş kağıda bakarken daha önce beyin kıvrımlarınızdan hiç geçmemiş olan bir sürü ilham verici düşüncenin bir araya geldiğini göreceksiniz. Sonra yakın, yırtın isterseniz o defterleri, kalemin ucu kağıda bir kere değdikten sonra zaten her şey amacına ulaşmış olacak. Bu sihirden faydalanın.

Begüm

Comments are closed.