Farklı Rotalar


Gitmeye çekindiğimiz yerler var. Kendimize yakın bulmadığımız kültürler ve yemekler, hiç konforlu gelmeyen iklimler ve yaşam biçimleri, bize göre akıl almaz kurallarla varlığını sürdüren ülkeler var. Oysa belki de her biri en fazla inanmayı seçtiğimiz kadar uzak ve aramıza koyduğumuz engeller kadar yabancı.

8 günlük İran seyahati boyunca aklımın bir köşesinde dönüp duran düşüncelerdi bunlar. Çoğumuz için turizm fikriyle uzaktan yakından bağdaşmayan bu ülkenin, siyasal rejimi bir yana, anlı şanlı Pers kültürünün de bir parçası olduğunu görmek açısından harika bir fırsattı. Önyargılarımızı tozlu kutularından çıkarıp gerçeğin bedeniyle şöyle bir ölçüp biçme şansı verdi. Bir yanıyla çok tanıdık ama bir o kadar da farklı bir kültürü bir de kendi gözlerimizle gördük, tattık, yaşadık. Antik çöl kentlerinin soluk sarı sokaklarında, yakıcı güneşten saklanan serin ve kuytu gölgelerden geçtik. Büyüleyici Zerdüşt tapınaklarını, görkemli kaleleri, aynalarla bezeli türbeleri gezdik. Bütün büyük şehirlere benzeyen büyük şehirleri dolaştık, yanımıza yanaşan, gözlerinin içi gülerek merhaba diyen, bizimle sohbet edip fotoğraf çektirmek isteyen insanlar tanıdık. Umduğumuz bazı şeyleri bulamadık belki ama bulduğumuz bazı şeylere de kesinlikle inanamadık. Sözün özü, uzun zamandır turist olmaktan bunca keyif aldığım başka bir ülke olmamıştı. Çünkü uzun zamandır ilk defa şaşırdım. İlk defa hakkında ne bildiğimden bile emin olamadığım bir ülkeyi yaşadım. Alıştığım renkler, tatlar, simalar, davranışlar yoktu. Her anın yeni olduğunu hissetmekten kaçamadığım bir yer oldu İran benim için. Dikkatim dağılmaya fırsat bulamadı. Zihnim başka yerlere uçamadı. Sadece gözlerimin önünde uzanan yer ve zaman vardı.

İçinde kendimizi hep rahat ve güvende, daima tanıdık ve yerli yerinde hissettiğimiz yaşamlar, insanlığın evriminin adeta nihai hedefi gibi değil mi? Çoğumuz bu ideal hayatı gerçekleştirmek ve onun bütün nimetlerinden faydalanmak için çalışıp didiniyoruz. Korktuğumuz, kaçtığımız, huzursuz olduğumuz şeyler ise hayatımızın daima kapalı kalan hazine daireleri gibi. Kötü bir şey çıkar diye el sürmediğimiz bazı kapıların ardında belki de Şah’ın inci ve elmaslarla bezeli tacı var oysa…

Ege

Comments are closed.