Neden Bırakamıyoruz?


Hayır, bu yazının konusu eşyalar değil.

Dünyanın bizim yaşadığımız bu kısmıyla, üzerine beton dökülmüşçesine değişmez olan ilişkimizi neden bir kenara bırakamıyoruz? Mesele sadece bir toprak parçasının üstünde olmanın deneyimlerini yaşamak, zaten sınırlı olan zamanımızı kendimizi ifade ederek ve diğerlerini keşfederek geçirmek, havayı, suyu, sevgiyi tatmaksa eğer, bir millete, ırka, dine ait olma tutkumuzu, bizi birbirimize bunca düşman edebildiği halde, neden bırakamıyoruz?

Dünyanın bizim yaşadığımız bu kısmında, politikayla uzaktan yakından alakası olmayanlarımız bile, birbiriyle yarışan tarafların aynı çirkinlikteki posterlerine, sloganlarına, marşlarına maruz kalıyor. Üstelik kimsenin fikrini değiştirmeye yaramadıkları halde. Neden bu evladiyelik yöntemleri bırakamıyoruz?

Dünyanın bizim yaşadığımız bu kısmında kazananı, her yarışı kazanmasa da kazanma arzusunu bırakamıyor diye eleştiriyoruz ama biz bırakabiliyor muyuz şık unvanlı pozisyonlarımızı? Özel sağlık paketlerimizi, emeklilik ikramiyemizi, direktörlük, uzmanlık, başkanlık koltuklarını? Her gün kurulmuş bir oyuncak gibi tıpış tıpış gidip oturduğumuz nice koltuğa bazen bir ömür lanet ederek de olsa oturanlar bizler değil miyiz?

Eh o zaman neden yöneticilerimizin tavrı farklı olsun? Dünyaya nereden baktığımızı, neleri dert edindiğimizi sadece lafla değil, seçimlerimizle ortaya koymanın en iyi yolu bazen bırakmayı becermektir. Belki de dünyanın bizim yaşadığımız bu kısmında, bırakamayanları bırakamamayı sürdürdüğümüz ve hep de ağzı açık bırakıldığımız her an, bakış açımızı değiştirmek için bir fırsattır bizlere.

Ege

 

street art: Banksy

 

Comments are closed.