Günlük ritüeller benim için kıymetlidir. Olumlu eylemleri düzenli bir biçimde günümüze dahil etmenin, yaşam kalitemizi belirleyen bir etken olduğuna her zaman inanmışımdır. Bu yüzden her gün uyandığımda meditasyon yapmak ve sabah sayfalarımı yazmanın içsel huzurum ve dengem adına büyük fayda sağladığını söyleyebilirim. Ancak geçenlerde farkettim ki, çeşitli dış etkenler sebebiyle onları geciktirdiğimde -ki bu pekala keyifli bir sebeple de olabilir- stres yaşıyorum.
Bana iyi geldiğini düşündüğüm bu eylemlerle güne başlamazsam huzurumun kaçacağı ön kabulünü edinmişim meğer. Varlığıyla iyi hissettiğim bir şeyin yokluğuyla dengemin bozulacak olması şüphesiz hiç sağlıklı değildi. İşte bu noktada sade yaşamak söz konusu olduğunda hep kullandığım “doğru oran” kavramını hatırladım. Alışkanlıklara bağlı olmak da doğru bir oranda esnekliği barındırmadığı takdirde mutsuz eden bir tutsaklığa dönüşebiliyordu.
Madem asıl mesele iyi hissetmekti, o zaman kendimi cezalandırmak yerine huzuru elden bırakmamak ve ritüellerimin hayatımda bir hediye olduğunu hatırlamak çok daha akıllıca bir yoldu. Çok keyifli bir sabah ve öğleden sonra geçirip ancak akşamüzeri sabah sayfalarımın başına oturduğumda bunları yazarken buldum kendimi. Kıymetini anlatmakla bitiremeyeceğim yazı, yine özgürleştirmişti beni.
Ritüellerimizin bizi her zaman iyi hissettirmesi dileğiyle,
Begüm