Siz Ne Kadar Hazırsınız?


Dün gece bir kabus gördüm. Bir tsunamiyle karşı karşıya kalıyor ve çok kısa bir süre sonra onun beni ve etrafımdaki her şeyi yutabileceğini görüyordum. İyi hissettim. Evet, tam anlamıyla hissettiğim şey buydu. Yaşamaktan artık bıkmış, dünyanın bu çirkinliklerinden usanmış olmak filan değildi bu. Tam tersine keşke’lerden arınmış bir hayat yaşamış olduğumu düşünmenin verdiği hafiflikti. Hiç şüphesiz daha birçok hayalim vardı gerçekleştirmek istediğim. Henüz bir çocuk getirememiştim mesela dünyaya ya da bebek orangutanlara bakamamıştım. Yazdığım oyunun sahnelendiğini görememiş, dünyayı dolaşamamıştım.

Ama hayatta olduğum süre boyunca seçimlerimi gerçekten kendim için yapmıştım. Önceliklerimi doğru belirlemiş, etrafımdaki insanların yapmam gerektiğini düşündüklerini değil gerçekten kendi istediklerimi yapmıştım. Aslında bu hayatta ihtiyacım olduğunu zannettiğim birçok şeye ihtiyaç duymadığım gerçeğini görebilecek kadar şanslı olmuş, yoluma yalnızca bana iyi gelen şeylerle devam etme lüksünü tatmıştım. İlişkilerimde kalbimin – gerçek anlamda kalbimin- istediği her şeyi yapmış, her şeyi söylemiştim. Onu hızlı attırabilen aşkı seçmiştim. Benim için çok kıymetli olan ailem ve dostlarıma sevilmenin iyi gelen duygusunu tattırabilmiştim. Dünün hesaplaşmalarından yarının endişesinden kendimi kurtarmaya çabalamış ve o anın tadını çıkarabilmek için elimden geleni yapmıştım.

İşte bu yüzden o kocaman dalgalar karşımdayken “Bir gün zaten yapacağım”larla kendimi kandırmış olmanın acısı yerine seçimlerimden memnun olmanın verdiği tarifsiz hafiflik vardı üzerimde. Evet şüphesiz o afeti gerçekte yaşasaydım ölümün insan üzerindeki o akıl almaz panik duygusu saracaktı tüm bedenimi ama aslında konunun bu olmadığını hepimiz biliyoruz, değil mi?

Begüm

Comments are closed.