Kelimeye aşina olmayanlara sözlükteki ilk karşılığını aktaralım: her yedi yılda bir, üniversite öğretim üyelerine verilen bir yıllık araştırma veya seyahat izni. Ancak bu durum akademik çevrelerle sınırlı kalmıyor. Bunun belki de en ünlü örneği, tasarımcı Stefan Sagmeister. Aynı zamanda öğrencisi olan arkadaşım Pelin Kırca’nın bana birkaç yıl önce izlettiği şu videoyla durumdan haberdar olmuş ve son derece ufuk açıcı bulduğum bu konuşma sonrasında hızla sorgulamalara girişmiştim.
Sagmeister’ın yaptığını özetlersek; çalışma hayatı ve emeklilik dönemlerinin adil bir bölünmeye sahip olmadığını düşündüğünden o bunu kendine göre yeniden planlıyor. Ortalama bir ömürle 15 yıl süren (65-80) emeklilikten 5 yıl alarak yine ortalama bir çalışma hayatı süresi olan 25-65 yaş arasındaki 40 yıla yedirerek emeklilik yaşını 70’ten başlatıyor. Yani çok arsız bir talep gibi görünse de aslında son derece adil.
Gayet tabii o da iş ve müşteri kaybedeceğinden, unutulacağından, piyasadan silineceğinden ve her şeye sil baştan başlamak zorunda kalacağından korkuyor ama bunların hiçbiri gerçekleşmiyor çünkü o Bali’de geçirdiği 1 yılın sonunda New York’taki ofisine çok daha yaratıcı ve yeni hikayelerle dolu bir insan olarak giriyor.
Bu yazıyı yazmadan önce Sagmeister’ın bu bakış açısının ve genel çerçevede kavramın türkçe kaynaklarda nasıl paylaşıldığını araştırdım ve çoğu kez “1 yıl aylak aylak dolaşmak” tanımıyla eşleştirildiğini gördüm. Halbuki durum kesinlikle bu değil. Burada asıl amaç kendini tekrar etme riskinden kurtulup daha özgün olabilmek, hayattaki asıl amacını bulabilmek ve en önemlisi “kendin” için çalışmak. Ne ders verdiğin üniversite için, ne de maaş aldığın şirket için.
Tamam hepimiz koca bir yılı Bali’de geçirecek imkanlara sahip olmayabiliriz. (O imkansız gibi gözüken durumu bir olasılığa çevirebilme becerisi de başka bir yazının konusu olsun) Bu durumda benim önerim “sabbatical” kavramını daha kısa sürelerle hayatınıza dahil etmeniz. Belki 1 ay, belki 1 gün, belki de 1 saat. Zaman dilimi ne olursa olsun, bilgisayarların ve cep telefonlarının hüküm sürdüğü, işaret parmağıyla büyütülen küçük dünyalardan çıkıp gerçek seslerin ve kokuların olduğu bu kocaman dünyada yalnızca kendiniz için çalışın. Kurban rolü oynamadan önceliklerinizi doğru belirleyerek iyi bir plan çıkarın. Her Cumartesi saat 15.00’te kendinize bir café’de randevu verin mesela. O uzun zamandır hayalini kurduğunuz proje için. O masadan kalktığınızda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, söz veriyorum!
Begüm