Bir Yolculuk Önerisi


Şu an ben yazıyor, siz de okuyor olmasaydınız, bir arada olsaydık şayet, öyle çok isterdim ki hikayelerinizi duymayı. “Sabah sayfaları”nı yapmış olanlarınız varsa, yaşadığınız değişimi dinlemeyi. Bu kitabı (Sanatçının Yolu – The Artist’s Way) önerdiğim onca kişiden öyle ilham veren öyküler duydum ki, birileri varsa haberi olmayan, onlar da öğrensin istiyorum. Nitekim, bu kitabın da yazarı olan bu olağanüstü kadının da Türkiye’de hakettiği kadar bilinmediğini düşünüyorum.

Julia Cameron, eğitmen, şair, oyun yazarı ve film yapımcısı (kendi deyimiyle, “eski kocası Martin Scorsese ile üç film ve bir kız çocuğunda birlikte çalışmış” olan) sıfatlarını da barındıran onlarca kimliğe sahip bir sanatçı.

Ben kendisiyle dört yıl önce Nancy’nin (Azarbad) bana aldığı doğumgünü hediyesi sayesinde tanışmış ve çeşitli mucizeler yaşamıştım. Hali hazırda Ege’yle yazmaya başlamış olduğumuz Sade de, kitabın kazandırdıklarıyla daha etkili bir yola girmişti. Burada “Sanatçının Yolu”nu detaylı bir biçimde anlatmayacağım, zira herkesin almasını ve 12 hafta süren egzersizleri yaparak değişimi kendilerinin yaşamasını tavsiye ediyorum.

Bundan 20 gün önce, Hollanda’nın Nijmegen isimli şehrinin 13. yüzyıldan kalma Stevenskerk kilisesinde Julia Cameron ve yüz kadar olağanüstü insanla sihirli bir iki gün geçirdim. De Nieuwe Creatieven tarafından organize edilmiş olan bu buluşma huzurlu bir Cumartesi sabahının erken saatlerinde başlayıp yağmurlu, büyüleyici bir Pazar akşamında sona erdi. Etkisi hiç geçmedi ve sanırım hiç geçmeyecek.

Julia Cameron’ın ilk cümlelerinden biri “Benden çok, birbirinizden öğreneceksiniz.” oldu. Nitekim birbirini hiç tanımayan onlarca insan ne çok şey öğrendi karşısındakinden. Bazı hikayelerde ağladım, bazılarında kahkahalarla güldüm, bazılarında karşımdakine güç verdim, ve yaşadığım her diyalog bende ayrı bir iz bıraktı. Sayısız eşzamanlılık tattım, sayfalar dolusu not aldım, kendime dair bildiklerimi teyid ettikçe mutlu olup içimde gizli kapaklı duranları farkedince heyecanlandım. Hiç bilmediğim bir şehrin, hiç tanımadığım insanlarıyla bir yandan evimde, eski dostlarımlaymışım gibi hissederken, diğer yandan yeni keşiflerin heyecan verici duygusuyla doldum.

Diyeceğim o ki, gidin alın bu kitabı, ve bir an önce çıkın bu yolculuğa. Önce kitapla, sonra isterseniz uçakla! Ve paylaşın, sağınızla solunuzla. Tanıdığınız, tanımadığınızla. Ben bu sihirli haftasonunda bir kez daha anladım ki, bu hayatta en çok paylaşımı önemsiyorum. Temiz kalpler dürüst ifadelerle buluştuğunda, birileri eskisinden mutlu olduğunda benden de mutlusu olmuyor.

Bu yazım bana bu muazzam hissi tattıran herkese ithaf olsun.

Begüm

Comments are closed.