Bugünlerde “günaydın” demek biraz zor. Zira ne gerçek anlamda ne de mecazi olarak günler pek “aydın” değil. Her gün zifiri karanlıkta, zorlu hava şartlarında güne başlıyoruz. Genel dertler bir yana, hepimizin kendi hayatlarında çeşitli sorunları var. İstatistiksel verilerin depresyonun en çok kış aylarında görüldüğünü söylemesi tesadüf değil. Peki, dünyanın en mutlu milletine bakalım. Evet, Danimarkalılar. Şimdilik olağanüstü devlet yapılarını bir kenara bırakalım ve onlara upuzun kışlar ve 17 saati karanlık günler yaşayan bir ülke olarak bakalım. Buna rağmen mutlular. Hem de çok mutlular. Onların hygge’leri var çünkü.
Yalnızca kendi dillerinde var olan ve son dönemlerde diğer ülkeler tarafından popüler hale getirilerek çeşitli karşılıklar bulunmaya çalışılan bu kelime aslında bir ruh halini tanımlıyor. Sokaklardaki soğuk ve karanlığa rağmen insana iyi gelen iç mekanlarda olmanın getirdiği olumlu ruh halini.
Sevdiğiniz insanlarla, yanan şömine ateşi önünde ev yapımı tarçınlı kurabiye yemek, dışarda kar yağarken en sevdiğiniz plakları dinlemek ve mum ışığıyla aydınlanan bir masada, kahkahalar atarak uzun yemekler yemek gibi. Mum ışığının yaydığı sakinleştirici his olmazsa olmazlardan. Samimiyet, doğallık, gösterişten uzak olmak, sadelik, iyi hissettiren dokular gibi anahtar kelimeleri var. Her ne kadar hygge daha çok paylaşımı temsil etse de, iyi gelen her şeyi pekala bireysel dünyalarımıza da taşıyabiliriz diye düşünüyorum. Geçirdiğim bir rahatsızlık sebebiyle 1.5 ay boyunca yattığım dönemde, herkes artık bunaldığımı düşünürken benim sıcak battaniyelerin altında kitaplarım ve filmlerimle oldukça mutlu olmam gibi!
Şüphesiz asıl mesele, bu küçük mutlulukları günlük hayata entegre edebilmekte. Zira “durumlar tatsız”, “zaman yok”, “iş çok”. İnanın bahane de çok. Ne olursa olsun bize keyif veren ritüellere hayatımızda yer açmak birincil önceliğimiz olmalı. Bu defa “hayır” yerine evet deyin o yemek teklifine, hatta daha da iyisini yapın sevdiklerinizi çağırın, yapın güzel bir makarna, yakın mumlarınızı, koyun hoş bir müzik.
Yaşadığımız bu zorlu coğrafyada, belki de refah seviyesi yüksek Danimarkalılardan bile daha çok tutunmamız gerekiyordur bu doğal mutluluklara.
Ev hissinde bir kış dileğiyle,
Begüm
P.S: Dünkü nefis hyggeligt akşam için Berna ve Çiğdem’e teşekkürler!