Ördek Olmak Lazım Bazen


Kimi zaman olur ya, iyi gelmeyen bir sohbetten kalkar, midenize oturan yumruyu çözümlemeye çalışır, yol boyunca diyalogları tekrarlarsınız. Karşınızdaki kişiye kırgınlık, kızgınlık veya adını bile koyamadığınız sayısız duygu barındırırsınız. Bazen de hiç tanımadığınız, sizde bir yeri bile olmayan birinin densizliğidir sizi sinirlendiren.

İşte böyle zamanlarda Eckhart Tolle’nin ördek benzetmesini hatırlamakta fayda var. Şöyle ki, Tolle, “Şimdi’nin Gücü” kitabında kavga edip ayrılan iki ördeğin kanatlarını birkaç kez güçlü bir şekilde çırpıp adeta kavga sırasında topladıkları aşırı enerjilerini attıklarından ve bunu yaptıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi huzurla farklı yönlere süzüldüklerinden bahseder.

Bu yalnızca romantik bir metafor olabileceği gibi, pekala işimize yarayacak bir bakış açısını barındırıyor olabilir. Şüphesiz, insan ilişkilerimizde var olanı görmezden gelmek doğru bir yol değildir. Ancak, bize sıkıntı veren çeşitli olay ve diyalogların ardından durumu yok yere besleyerek büyütmekten vazgeçmek adına bu varsayım iyi bir sembol olabilir. Yaşadığımız bir olayın üzerinden günler, hatta aylar geçmişken olumsuz duyguları bedenimizde en taze biçimiyle yaşatabilmemiz, olayın üzerine yüzlerce senaryo yazabilme yetimizden ileri gelir. Vücudumuz da gerçekle düşünce arasındaki farkı anlamada pek usta olmadığı için, adeta her şey o an yeniden gerçekleşiyor gibi hissederiz.

Kanat çırpıp olay mahalinden “süzülerek” pek çok yükü omzumuzdan atabiliriz. Unutmayalım ki, bir şeyleri iyileştirmeyi arzu ettiğimiz bir ilişki biçimiyse bu, üzerimizdeki hafiflikle çözüm üretmemiz çok daha kolay olacak.

Begüm

Comments are closed.