Ara ara aklıma düşerdi, bu büyük buluşma için ne yazacağım. Koskoca 1 yıl geçmiş olacaktı aradan. Neler deneyimleyecek, neler hissedecek ve zihnimden neleri geçirmiş olacaktım. Öyle bir 365 gün geçti ki, dünyanın dört bir tarafında birbirimizin ne yaşadığına şahit olduk adeta. Nisan ayındaki olağanüstü hal yazımda biraz buna değinmiş ve kendi hayatımdaki önemli kilometretaştan bahsetmiştim.
Evet, oğlum doğdu. Tüm zor zamanlara rağmen, hayatımın en sihirli günü kabul edeceğim 18 Haziran 2020’de. Annemin bile hastane kapısından geri çevrildiği, babamın başka bir hastanede yattığı bir günde doğdu, Gün. Yine Haziran ayında 40 yaşımı doldurmuş olan ben, hayatımın bu ikinci dönemine tuvaletteyken bile özlediğim bir varlıkla girerken, bunca yıl tuvalete istediğim zaman gidebilmiş olmanın büyük bir ayrıcalık olduğunu farkettim!
Size yeniden merhaba demek için masanın başına oturduğum gün bilgisayarım açılmamak üzere bozuldu. İlk düşündüğüm, o gün göndermem gereken ve kaç haftadır zar zor zaman ayırarak yazdığım dergi yazısını kaybetmiş olmak olsa da bu durum yıllardır biriktirdiğim sayısız doküman için geçerliydi. Zamanında yedeklediğim bazı dosyalar vardı, ancak kayıpları hafifletecek boyutta değildi maalesef. Her şeye rağmen karnıma bir taş oturacağına adeta üzerimden bir taş kalktı! Yıllardır istediğim sadeleşme mertebesine ulaşamadığım tek alan olan bilgisayarım (bknz. biz hep böyle yaşamıyoruz) kendi irademin dışında “temizlenmişti”! Kimbilir kaç yıldır dosyalama işlemini bitiremediğim fotoğraflar, “vaktim olduğunda” okuyacağım makaleler, kontrol edip ayıklamam gereken yazılar… Bunları vakit bulduğumda yapmıyor değildim, ancak kaplumbağa hızıyla ilerliyordum. Ve belki de bu hayatta binlerce fotoğrafı dosyalamaya çabalamak yerine yenileri için heyecanlanabilir, belki bugünkü ilgi alanıma girmeyecek makaleleri temizlemekle uğraşmak yerine taze bakış açılarına yer açabilir, eski kelimelerimi bir kenara bırakıp yeni şeyler söyleyebilirdim. En önemlisi o ekranın önünde çok daha az zaman harcayıp, “gerçek hayat”ı yaşayabilirdim.
Geçmişe, eskiye fazlasıyla tutunan benim, belki de tam da buna, yeniye daha çok yer açmaya ihtiyacım vardı.
Bambaşka bir yazı fikriyle oturmuştum o açılmayan bilgisayarın başına, ama bugün bu cümlelerin söylenmesi gerekiyormuş.
Bundan 5 yıl önce sadeyasamak.com’u kurarken bu plansız samimiyet vardı zihnimizde. Yaşamı, aklımıza düşenleri olanca doğallığıyla paylaşmak. Ve ben bugün biliyordum bu saat kulesinin altında sizi göreceğimi. Yeniden buluşmak çok heyecanlı. Konuşacak öyle çok seyimiz var ki.
Tekrar, merhaba.
Begüm