Normal şartlarda, bir yıllık molanın ardından, 10 Eylül 2020‘de buluşacaktık. Ancak hiçbir şeyin normal olmadığı bu günlerde ben bir ses vermek istedim.
Daha önce benzerini hiç yaşamadığımız, boyumuzdan büyük kaygıların, hızına yetişemediğimiz kayıpların olduğu bir zamandan geçiyoruz. Evet, belki bu kökten değişim, insanlık adeta geleceği olmayan bir yöne doğru giderken gerekliydi. Evet, belki ancak bu denli sarsıcı olursa, bir şeyler önce duracak sonra yeniden canlanabilecekti.
Yavaşlamanın sihrini, sadeliğin büyüsünü, küçük şeylerin mutluluğunu, hayatta asıl değerli olanın ne olduğunu, hıza kendini kaptırmış bir dünya ancak böyle anlayabilecekti. Bugün bu uyanışlarla ve ne yazık ki devam eden kayıplarla yaşamımız sürüp gidiyor.
Bense belirsizliğin korkuyu beslediği bu zamanlarda, içimde bir varlık büyütüyorum.
Endişeler, hayaller, umutlar hepsi bir sepetin içinde ordan oraya savruluyor. Sevdiğim insanlarla güneşli öğleden sonralarının keyfini çıkarmak yerine duvarların arasında herkesten uzağız. Doktorumu bile görmekten imtina ediyor, geleceğin ürkütücü senaryolarında bazı günler boğuluyorum. O zor günler için, bu yazı önce kendime, sonra ihtiyacı olan herkese bir hatırlatma olsun istedim.
İyi gelen bildiklerimle.
Bütün bu belirsizliğin içinde şimdiye odaklanırsam huzur bulabileceğimi biliyorum. * Bana en büyük zararın kendi varsayımlarım ve düşüncelerimden geleceğini. * Umudu kaybetmemenin hayati önem taşıdığını.* Yoksun olduklarıma odaklanmak yerine var olanlara şükretmenin kendime vereceğim en büyük hediye olduğunu. * Geleceğin akıl almaz yükü altında ezilmektense yatma zamanına kadar yaşamak gerektiğini biliyorum. * Meditasyonun zor zamanlara katlanabilmekte ne kıymetli bir kalkan olduğunu. * Mizahın iyileştirici gücünü. * Güneşin mutlaka yeniden doğacağını. * Hayatta iyi veya kötü her şeyin geçici olduğunu biliyorum. * Sabah sayfaları yazmanın zihne nasıl nefes aldırdığını. Haberlerin içinde boğulmamanın kendimi korumada büyük önem taşıdığını biliyorum. * Planların değişmesine direnmek yerine var olanı kabul etmenin verdiği huzuru.* Olan her şeyin benim için olabilecek en iyi versiyon olduğunu. * Hayatımın zamanlamasına saygı duymam gerektiğini biliyorum.
Çok sevdiğim dostum Burçin’le (Acer) geçenlerde konuşurken “Dünya herkese bir merhaba şekli buluyor, her dönem” dedi. Bu güzel cümle, bana şunu düşündürdü. Yalnızca oğlum değil, hepimiz yeniden merhaba diyeceğiz bence dünyaya.
Akıl, ruh ve beden sağlığımızı hiç kaybetmememiz ve her şeyin eskisinden de iyi olması dileğiyle.
Begüm