Hayatımda sihirli bir yeri olan Secda’yla geleneksel “Aralık’ın son haftası” buluşmamız yine sürükleyici bir kitap etkisindeydi. Kütüphane, defter, çizgi roman ve Londra gibi anahtar kelimelere sahip ortak dünyamızda tutku ve heyecan duyduğumuz şeylerin peşini bırakmayan insanlar olarak birbirimize verdiğimiz ilhamı konuştuk. Tasarımlarının çokça kopyalandığını konuştuk sonra, taklitçilerin nasıl da istikrarsız olduklarını! “Başarabilirsin, çünkü herkes tembeldir” sözünün kulağa acımasız gelse de, gerçeklik payı taşıdığını.
Taklit konusu bir kenara, hepimizin çeşitli hayalleri, arzuları, değişim yolunda hedefleri var. Kimimiz daha bir adım atamadan -insanoğlunun üstün erteleme becerisiyle- hakkın rahmetine kavuşuyor, kimimiz ise ilk adımı müthiş bir kararlılık ve motivasyonla atıp gerisini getiremiyor.
Ege’nin geçen haftaki yazısından hareketle, hayatıma şöyle bir baktığımda bana iyi gelen şeylerden vazgeçmemenin yanısıra çok istediğim bir alışkanlığı edinebildiğimi de gördüm. Öneminin yıllardır farkında olmama rağmen bir türlü her günüme dahil edemediğim meditasyonu, beş ay boyunca her sabah yapmış olmanın haklı gururunu yaşadım.
“İstikrar” güzel bir kelime bence. Ona daha çok yer açmalı hayatta. Yaklaşık iki buçuk yıldır her Perşembe bizi burada bir araya getiren şey tam da bu.
Önce bir şeyi neden istediğimizi bilmeli, sonra ilk adımı atmalıyız. Sonra bir kez daha, bir kez daha…
Begüm