İyi bir yaşamın gerekliliklerini adeta ezbere bildiğimiz bir çağdayız. Bildiğimiz kadar “yapıyor” muyuz, orası şüpheli. Faydasından pekala emin olduğumuz birçok şey, “alışkanlık” mertebesine ulaşamadan uçup gidiyor hayatımızdan. Benim kendi yaşamıma dahil etmek için uzun süre çabaladığım şeylerden biri meditasyon oldu. İçinde bulunduğum zamana farkındalık ve keyifle yaklaşabilme arzusuyla başladığım takvimim şöyle ilerledi, 10 gün dolu, 2 gün boş, 6 gün dolu, 66 gün boş… Bu böyle sürüp gitti, ta ki en iyi gelen yolu bulana kadar. Telefonumun en değerli aplikasyonu “Aware” ile tanışınca sihirli bir dönem başladı benim için.
Meditasyonun bilinen faydalarını (berrak bir zihin, sağlıklı bir beden vs.) bana cömertçe sunmasının yanında hiç beklemediğim değişimler de yaşattı. Ve belki de sihrin ortaya çıkabilmesi için beklentilerden sıyrılmak gerektiğini doğrulamış oldu.
*Zinde olmak
Zinde hissetmek için birinci koşulum hep uykumu almak olmuştu. Düzenli meditasyon yaptığımda pekala daha az uykuyla zihnim ve bedenimin gayet iyi işlediğini görmek en kıymetli hediyelerinden biri oldu. Bu durum, artık her gece yalnızca 5 saat uyuyorum anlamına gelmese de, uykunun yerine farklı aktiviteler koymak istediğim zamanlarda çok daha keyifli ve özgür davranabilmemi sağlıyor.
*Tahammül seviyesinde artış
Artık acelem olsa bile market kasasında önümdeki kişinin sohbeti uzatması beni sinirlendirmiyor örneğin. Ya da yolunda gitmeyen bir iş için söylenmiyorum. Medeniyetsizliğin bazen sınırları zorladığı bir ülkede yaşayan biri olarak çok daha az yıprandığımı söyleyebilirim.
*İkna ve kontrol etme arzusunda azalma
Eskiden doğru olduğuna inandığım şeyleri savunma konusunda çok daha hararetli bir insanken, artık ikna arzumun bana iyi geldiği kadarını taşıyorum. Kontrolü bende olmayan şeyler için ise çırpınmak yerine enerjimi değiştirebileceğim şeylere harcıyorum.
Bir üstteki maddeyi ihlal etmeyecekse şayet, sihirli bir değneğim olsaydı dünya üzerindeki herkesin belli bir zaman sabrederse meditasyonun büyülü gücünden faydalanacağını farkedebilmesini isterdim.
“Zihnimi susturmam imkansız” , “vaktim yok”, “benlik değil” gibi cümlelerin nasıl da zamanla anlamlarını yitirdiğine şahit olabilmesini.
Duyduğum bir söz bitirsin bu yazıyı:
“Gözlerinizi açmak için bazen onları kapamanız gerekir.”
Begüm